” … Efe sinirlerini oluk başında bırakmış gibiydi. İri taneli kehribar tesbihini şaklatarak soruyu cevaplandırdı:
-Yanılıyorsun Çorbacı, güvenilecek çok şeyimiz var bizim.
-Meselâ?
-Meselâ bıçağımız var, kamamız var. Baltamız, kazmamız var. Dişimiz, tırnağımız, kaya gibi imanımız var. Az şey mi bunlar? Sonra da -Allah’a şükür- bizde olmayanların hepsi sizde var.
-Size ne bizdekilerden?
-Onlar kitap kavlince bizim sayılır.
-Kitap kavlince mi?
-Evet, Çorbacı.
-Tuhaf şey! Daha ne cevherler yazılı bu kitapta?
-Aklın almaz; ama ben yine de söyleyeyim: Bir silah deposu ne zaman, nasıl basılır; nöbetçinin elinden silahı nasıl alınır, (gık) dedirtmeden canı cehenneme nasıl gönderilir; sonra da depodaki silahlar bizden tarafa nasıl kanatlandırılır… Bu cevherler hep o kitapta yazılı. Ünlü Kurmay Yörük Ali’nin kitabında! Çapulcu diye bahsettiğiniz bu baskınları yapan kahramanlar olsa gerek!
Efe gittikçe açılıyor, umulmayan bir zeka kıvraklığı ile güzel bir ders veriyordu bu zafer sarhoşlarına. Ne yazık ki bunun zamanı değildi. Pusuya düşürtülmemiz ihtimalini hesaba katarak karanlık basmadan yerimize dönmemiz gerekti.”
Hakkı Kâmil Beşe-İtalya Krallığı’nın Nişancıbaşısı ve Yörük Ali Efe
(Tük Dil Kurumu Yayınları)
Not:Yukarıda okuduklarınız hikâyenin tamamı değildir.
Hikaye güzelmiş. Tamamını yazsanız da okusak :))))
Merhaba.
Maalesef tamamını paylaşmam mümkün değil. Amacım insanlarla okuduğum kitapların, öykülerin kısaca her türdeki yazının tamamını paylaşmak değil. Sadece merak uyanmasını sağlayarak, onları okumaya teşvik etmek. Sitedeki paylaşımlarıma dikkat ederseniz sadece okumayı sevenlerin uğrayacağı bir site olduğunu fark edersiniz. Reklam bile almadan kendi imkanlarım ile yürütmeye çalışıyorum. Fazla uzattım. 🙂 Sevgiler..