” Çocukluk yılları boyunca süren bu telâşlı, heyecanlı, umut içindeki didinmelerimizi şimdi acı bir sevinçle hatırıma getiriyorum. Hayallerimi durmaksızın besleyen bir şeyler vardı o zaman… Olur olmaz şeylerdi;ama aldanmak iyiydi. Babamın her pazar kürek sallaması, sık sık defineden, prensesten, onu bulunca yapacağı işlerden, alacağı yalıdan, açacağı sinemadan, biz dört kardeşe mahsus yaptıracağı hususi locadan bahsetmesi, yani bile bile kendini aldatmak istemesi gibi, biz de aldanmak istiyorduk. Bizim böyle bol hayallerle yüklü bir Bizans definesi masalına ihtiyacımız vardı. Onu bir yaratıyor, kendimizi belki de isteyerek aldatıyorduk. Bilerek aldanabilmek saadetti yok şimdi. Bu artık uzun, çok uzun, çok uzun yılların, o çocukluğun çok uzak, bir rüyada görülmüşe benzeyen günlerinde ve gecelerinde unutuldu kaldı. Umudunu, hayalini, tesellisini bana verebilecek ne bir Bizans definesi ne de onun heyecanıyla titreyen o günlerin insanları var…”
Oktay Akbal-Bizans Definesi
Türk Dil Kurumu Yayınları
Not: Yukarıda okuduklarınız hikâyenin tamamı değildir.
Kendi kendine ümit vermek. bazen kendini mutlu etmek için gerekli sanırım.