Merhaba Azra !
… İki mektubunu aldım, artık yazına hiç ehemmiyet vermiyorsun. Doktor reçetesi gibi yazıyorsun. Bir kerre okuyorum. Deşifre edemediğim kelimeleri işaret ediyorum. Sonra Champolion’un Mısır hiyerogliflerini deşifre edercesine uğraşarak esrarengiz işaretlerin manalarını keşfediyorum. Mamafih yaz da yine böyle yaz. Çünkü tam okunaklı yazarsan mektubu çabucak okuyacağım,tadı da çarçabuk sona erecek. Halbuki böyle,sanki daha uzun yazmışsın gibi oluyor. MAna da “armut piş ağzıma düş” gibi olmuyor. Varsın olmasın, anlayış -yani bir kelimenin anlayışı- bir sa’yin mükafatı oluyor…
Cevat Şakir Kabaağaçlı | Azra Erhat’a Mektup (11 Mayıs 1957)
(Türk Dil Kurumu Yayınları-Güzel Yazılar-Mektuplar- s.63)
Not: Yukarıda okuduklarınız mektubun tamamı değildir.
Mektup yazan kaç kişi kaldı ki? Küçükken babamın amcamla mektuplaştığını hatırlıyorum. O zamanlar telefon her evde olmazdı. Hey gidi günler.