” 21 Ekim’de sadrazam kendi çadırını bozdurdu, otağı hümayun da kaldırıldı. Kanuni’nin naaşı, hayatta imiş gibi, örtülü bir tahtırevana konuldu. Ölümünden sonra Kanuni’nin iç organları, Sokullu’nun emri uyarınca otağın kurulduğu yere gömüldü. Daha sonraları bunların üzerine bir türbe yapılmıştır.
Belgrad’a dört konak kalınca Sokullu orduda bulunan hafızları çağırttı. Bunlara, tahtırevanın (arabanın) etrafında Kur’an okumalarını emretti. Padişah’ın ölümünün üzerinden kırk sekiz gün geçmişti. Vakit, gece karanlığının her tarafı sardığı bir an idi. Birden askerler saflarını bozarak feryad ve figana başladılar. İntizamsızlık arttı.
Gün doğuşu ile ordu mateme büründü. Çavuşlar, çeşnigirler, bütün ağalar kaba elbiseler giydiler. Belgrad halkı da onlara uydu. Ordu savaş düzeninde olduğu halde ağlayarak İkinci Sultan Selim ‘in çıkışını beklemekte idi. İkinci Selim siyah atlastan bir elbise giymiş, başına yine o renkte bir çuhadan kavuk koymuş olduğu halde çadırından çıkp cenaze arabasına doğru ilerledi. Vezirler sağ tarafına diğer vezirler sol tarafına dizildiler. Cenaze namazı eda edildikten sonra yeniden ellerini kaldırdı, sağına soluna selam verdi ve çadırına çekildi. ”
J.Von Hammer-Osmanlı İmparatorluğu Tarihi
(İlgi Kültür Sanat Yayınları-Cilt 2-Sy.132)