Dün bir şiir daha yazdım senin için. Önce tuttum karşıma oturttum seni, konuşturdum, güldürdüm, ağlattım. Her halin hışuma gidiyordu. Kadındın;ama önce insandın. Güzeldin;ama önce iyiydin. Elbette seni yazacaktım, senin için yazacaktım.
Bana “Çok yazıyorsun.” diyorlar. Bir insana, “Sen çok yaşıyorsun, artık öl” denir mi? Benim yaşamam ve şiirim birbirinden ayrı şeyler değil ki ! Yaşarken şairliğimi yaşıyorum ben.
Yürürken, konuşurken, sevişirken hep şairliğimin içindeyim, o da benim içimde. Birbirimizi tamamlıyoruz durmadan. Sen hiç denize baktığın zaman bir orman gördün mü ? Dağların gökyüzüne en yakın olduğu yerde yeraltı nehirlerini düşündün mü hiç? Öpüşürken, sevişirken, yoksulların yüreği çarptı mı sende? Güldüğün zaman Afrika’da isimsiz bir zenciyi hatırlayıp, onun büyük acısını duydun mu derinden?
Senin o gzel gözlerin bende yalnız seni görüyor. Seviyorsan beni seviyorsun, beni istiyorsun benden. Oysaki ben sende bütün insanlığı, güzelliği seviyorum. Al gözlerimi de kendine bir benim gözlerimle bak. Gör, ne kadar erişilmez, ne kadar yüce olduğunu.
Her maddenin bir atomu olduğu gibi bir şiiriyeti de vardır. Bilgin atomu parçalayan, sanatçı ise şiiriyeti bulan, işeleyen ve onu sanat eseri haline getiren insandır.
Şiir bir köprüdür madde ile ruh arasında. Şiir güzelliğin en yoğun ifadesidir ve nefes alışıdır duygularımızın.
Atom gücü, elektirik gücü gibi bir de şiir gücü vardır dünyada. Sanatçı bu gücü ellerinde tutatn kimsedir işte. Onu şiir, müzik, heykel ve resim haline getiren mutlu kişidir o.
Her zaman, her yerde söylemişimdir: “Hatayımdan şairiliğimi çıkarırsanız geriye önemli bir şey kalmaz.” diye.
Ümit Yaşar Oğuzcan-Sahibini Arayan Mektuplar (10.Mektup)