Yaşar Nabi: Son romanınız Yaban, bugün bütün dikkatimizi üzerinde teksif ettiğimiz Türk köylüsünden bahsettiği için büyük bir âlâka uyandırdı. Eseriniz birçok kimseler tarafından ayrı ayrı tarzlarda tefsi edildi. Kısmen yazıyla ve daha ziyade şifahen pek çok münakaşa ve mübahase mevzuu oldu. Öyle sanıyorum ki Yaban‘ı yazarken teziniz Osmanlı İmparatorluğu’nun Anadolu’yu bir müstemleke gibi idare etmesi yüzünden Türk köylüsü ile münevver şehirli arasında açılan içtimaî ve ahlâki derin uçurumu tebarüz ettirmekti. Esasında çok doğru olan bu teze kimse itiraz etmemekle beraber romanınız kahramanının Türk köylüsünün ahlâk ve fazîlet hislerinden tamamen mahrum olduğu intibaını bırakacak tarzda bir ifade kullanması bazı kimselerde infial uyandırmaktadır.
Yakup Kadri: Evvelâ şunu söyleyeyim ki Yaban bir tezin müdaafası için yazılmamıştır. Ben muharebe esnasında uzun müddet Orta Anadolu köylerinde dolaştım. Oralarda geçmiş birçok hikâye dinledim. Birçok hadiseye şahit oldum, birçok tip gördüm. Bütün intiba ve notlarımı olduğu gibi versem halkın alâkasını celbetmeyeceğini bildiğim için bunları daha cazip bir şekle sokmak istedim ve roman hâline koymayı düşündüm. Esasen Yaban‘da kuvvetli bir roman tekniği olmadığını farketmişsinizdir. Roman hemen mevzusuz denebilecek gibidir. Bilmiyorum, bu eser okuyanlarda bir tez romanı intibaını mı bırakıyor? Mamafih, bu romanı bir tezin müdaffası için yazmamış olmakla beraber, notlarımın hepsini bir arada toplayan bu eserden, ben de müşahade ediyorum ki, entelektüel tiple köylü tipi arasında düşmanlığa kadar varan bir anlaşmazlık olduğu neticesi çıkıyor.
Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) ile Mülâkat – Yaşar Nabi
(TDK Yayınları)
Not: Yukarıda okuduklarınız röportajın tamamı değildir.